SANATÇININ PERFORMATİF BİR KURGU OLARAK PORTRESİ
Metin: Ezgi Bakçay
Neriman Hanım, Peyami Safa’nın 1931 yılında yayımladığı Fatih-Harbiye romanında, modernleşme krizi yaşayan bir ülkenin sembolü olarak yarattığı ana karakterdir. Neriman Hanım Doğu-Batı eksenli kültürel gerilimleri temsil eder; arzuları ve idealleri arasında seçim yapmak zorunda kalır. Roman boyunca yaşadığı kimlik bunalımı onu evinden ve ailesinden uzaklaştırır. Fakat nihayet genç kadın geleneksel değerleri seçer. Mutluluğu köklerinde ve maneviyatında bulur. Böylelikle çelişkiler çözülmüş, Neriman Hanım uzlaştırıcı bir sembolik konum olarak tesis edilmiş olur. Edebi yapının içinde özellikle de kadınları tehdit eden “bireyleşme illetine” yerli ve millî bir deva bulunmuştur. Modern kadın imgesi bu edilgen haliyle, düzenleyici normların tesisi için son derece kullanışlı bir araçtır.    Böylelikle tarihsel bağlamı içinde, romanın kurgusal gerçekliği ile gerçeğin kurgusallığı iç içe geçmiştir.   
Bu sergide ise bağlar çözülüyor. “Romantik yalan ve romansal hakikatin” eş zamanlı olarak fakat ayrı düzlemlerde işlediğine tanık oluyoruz. Özlem Şimşek, Neriman Hanım’ı yazgısına terk etmeye razı gelmiyor. Hiç yaşamamış ama bizzat yaşama biçim vermek üzere tahayyül edilmiş bu kadını bir hayalet gibi geri çağırıyor. Onu kendi bedeninde konuk ediyor; Başına buyruk, neşeli ve ateşli bir ruh olarak.
Galerinin giriş katında Neriman Hanım’ın buluntu belgelerle kurulmuş yaşam öyküsü ve deneysel filmleri, üst katta ise eserlerinin yanı sıra mektupları ve albümü de sergileniyor. Olmayan bir geçmişe tanıklık etmek için seferber olmuş onca çaba, izleyiciyi keşif zevkiyle kışkırtıyor. Fotoğrafların ve videoların mimetik-teknik kusursuzluğu, Neriman Hanım’ı geçmiş güzel günlerden kalma masum ve naif bir bakışın nesnesi olarak sahiplenme arzusu yaratıyor. Oysa tam da bu gizemli karakterin cazibesine kapılmak üzereyken hatırlıyoruz; Neriman Hanım kayıp bir hazine değildir. Yitip gitmiş de değildir çünkü zaten hiç var olmamıştır. Onu tanımak, onunla özdeşleşmek, onun kaderi için ağlamak mümkün değildir. Ona doğru yönelen nostaljik her bakış boşa düşer. Neriman Hanım muzip muzip gözümüzün içine bakar. Tüm o romanesk beklentileri alaya alır.
Özlem Şimşek’in davetine icabet eden Neriman Hanım artık sadece bir roman kahramanı değildir. Kendi hikayesini yazan avangard bir sanatçıdır. Tüm kültürel kimliklerin mimetik kurgusallığının kanıtıdır. Bir sembol olmadığı gibi sadece tek bir kadın da değildir. Kamusal alanda meşru, kesin ve kalıcı bir konumu olmamış tüm çoğullukların beden-mekânıdır. Zamanı zıvanadan çıkaran belirişinde, olası hiçbir kimlikte sabitlenemeyecek bir akıştır.
Bu yüzden içinde soluk aldığı fotoğrafik imgelerde dahi gözden kaçmaya devam eder. Neriman Hanım tam anlamıyla fotoğrafik imgedir, pozlama sırasında yakalanan latif görüntüsünde dahi burada olmayışını sergiler. İşte tam burada, onun “yok-bulunduğu” yerdeyiz; kamera karşısında kendini temaşa eden aktristin, sanatçının performatif ve kurgusal var-yok oyununda; yani tende, makyajda, maskede kostümde ve jestte; ne zamandır uzayda yolculuk ettiğini kestiremediğimiz ışığın, onu yakaladığı duyarlı yüzeyde.
Kurgusal ömrünün bir noktasında Neriman Hanım bir daha geri dönmemek üzere süresi ve güzergâhı meçhul bir yolculuğa çıkar. Donkişot’un, Galyalı Amadis’in efsanesinde kendini kaybedip, gezgin bir şövalye olarak bulmasını hatırlatan türde bir tesadüf; ortadan kaybolduğunda Neriman Hanım Özlem Şimşek’le aynı yaştadır.
Özlem Şimşek’in Neriman Hanım olarak “otoportreleri” heteroseksüel olmayan cinselliklerin, imgede yakalanamayan var oluşların, resmî tarihin unutturduğu tüm isimsizlerin eseridir. 
12.02 - 25.03.2022  tarihleri arasında Vision Art Platform’da açılan “Neriman Hanım/ Sanatçının Performatif Bir Kurgu Olarak Portresi” sergisinden görseller.
Küratör:  Ezgi Bakçay

Back to Top